fbpx
1 aydır böğrüme bir fil musallat oldu, ittiriyorum, gitmiyor.... Umursamıyorum ,bu sefer kıpraşıp, ben buradayım hahahah dercesine en olmadık zamanda zıplıyor ... bir filden kurtulmanın yolu ne olmalı ki.... anladım ki bir şeyi yok sayarak, yok sayılmıyor.... sen ne kadar motive olup;  tamam fil orada dursun ben yola devam edeceğim desen de olmuyor... noolacak anlamadım ki ...  hayatımda bir cüce kaplumbağam vardı, onu birine hediye...
video
Şimdi yemek yazmayı gezdim tozdum süperdi demeyi çok isterdim ama diyemiyorum.... bu ara böyle hiç canım istemiyor.... ne keyifsiz günler yaşıyoruz, kime baksan aynı tat, aynı doku.... bir sürü ego arasında gün yaşıyoruz, ne gerek var, kaprise  tribe ? herkes işine baksa ya, kendi eksiğimizi bilip onu    tamamlamaya çalışsanız ya, neden diğerlerini daha çok    eksiltiyorsunuz? bu uzun zamandır böyle .... ee napıcaz o zaman ? önce gerçeği doğru tespit...
video
bazı şarkılar hiç bir şeyin yokken bile paranoya yaptırıyor bana ... şimdi sosyal medya ile herkes bir sosyal mesaj kaygısında yaa ,  bir şiir yazmaya korkar oldum ;  - hayırdır aşk mı var ?  -şiiri insan aşıkken mi yazar, okur ?  bir şarkı paylaş hemen arkasından ; -bir şarkı paylaşmanın depresyon neresinde ? mevzu bahis şarkıyı paylaştım ve hemen özelden mesajlar başladı ; sorun mu var ?...
Ben çok daraldım anama gidiyorum... her gün tek başıma acaba bugün ne yesem diye düşünürken pratik karbonhidratlara sarıldım ve sonuç ; arka orta uzuvlarım gitgide büyüyor ,.... yakında Latif Demirci karikatürlerindeki Güllü gibi olucam ... oysa o kadar uğraşmıştım deli gibi km'lerce yürüyüşler detokslar, ve tanrı dedi ki sen uğraş dur o giden yağlar bir depresyona bakar... anlamadığım şey ise alemin kızı...
O kadar çok filme,kitaba ve son zamanlarda dost muhabbetlerinde geyiğe maruz bir konu ki, kadınların ne istediğini denklemlerle çözmeye çalışıyorsunuz ne yazık.... Oysa ki sevgili Frida, Diego' suna yazdığı mektupların birinde ne güzel anlatmış, kadınların ne istediklerini...... senden niye vaz geçtim diego! kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim. canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman...
İzmir 'de gün batımları aşk saatidir, durulma , her şeyi unutma saatidir, bir nevi trans hali :)  Bir İzmir'linin haftası nasıl geçerse geçsin cuması mutlaka böyle geçer.... Cuma akşam midyesiz olmaz , akşam üstü gün batımında Kordon'da sakinleşip, cumartesi Çeşme'ye ,Ayvalık'a yol planları yapılır... hafta sonunu ise hiç anlatmayacağım bile, sonra tüm İstanbul'luların gözü kalıyor ... ve tabi ki müzik, kırmızı gün batımlarına...
hava yağmurluysa, yanmışsındır .... şimdi kendini dinleme ve yüzleşme vaktidir .... mazoşist bir huzur kaplar içini ..... soğuk, ıslanma ,gibi kaygıları yoksa   insan dalar uzaklara... hesap, kitap tüm koşturmaca içinde çekmeceye kaldırdıkları ,o çekmecelerde  örttükleri çıkar ortaya ..... ne çıkarımlara varır , ne sonuçlara ulaşır kendi bile şaşırır .... yağmurlu havada ne yapılır ki ?  sorusunun cevabını galiba felseficiler iyi biliyor... düşünüyorsun...her şey bir kenarda kalıyor ... o nasıl...
Bir gün bir şey oldu ve ben özgürlüğüme kavuştum... Tam 11 yıl 8aylik bir alışkanlıktan , bir agustos gunu kurtuldum... Artık pazarın tadı damağımda kalarak ,pazartesileri kafama takmıyorum, gece yarın sabah ne giysem acaba diye düşünmüyorum... Bunun gibi bir sürü çok şükürlerim var.... Bir gün gelir ve yol biter... Hayatın bir sürü caprasik yollardan oluşarak kendi yolunu bulduğunu varsayarsak, Hürriyet icin girdiğim yol bitti... Simdi...
80 leri gördük,siyah beyaz tvyi... Pttden telefon bağlatılırdı,... sokakta bir evde telefon olurdu uzaktaki sevdiklerimizle konuşmak için komşu evinde bağlantının kurulmasını beklerdik,sonra her eve girdi önce tv,sonra telefon...(yada önce tv bilemedim ) Sonrası çok hızlıydı... Ama hep ekonomik bir krİzi yönettik,hep küçük bir grup zengin büyük bir grup fakir idi...özalları gördük ,papatyaları,tansu geldi sonra ekonomistti sözüm ona iyileşecektik ama olmadı...... Biz evrimini tamamlamayan bir...
Klasik sosyal medya ağlanmaları part bilmem kaç.... Son yıllarda o kadar çok telefonla konuşuyoruz ki.... Fikir yürütüp , sonuca varabileceğimiz en ufak konuda bile hemen telefon edip danışıyoruz, sorumluluk almayıp,   insiyatif kullanmayıp,  ota boka telefona sarılıyoruz...bildiğiniz telefon yüzsüzüyüz.... sonra mesai  bittiğinde, akşam olduğunda /hafta sonlarında  telefona bakmak istemiyoruz, kimseyle konuşmak istemiyoruz,  o zaman ekran izlemeye başlıyoruz, Özledim dediğimiz insanların profillerine bakıyoruz,'' tamam...
Bazen atarlı yazılar yazıyorum, çokça yiyorum, genelde geziyorum çünkü bir yerde sabit kalmayı sevmiyorum, hayatın biriktirdikçe çoğaldığına güzelleştiğine inananlardanım. O kadar büyük cümlelerim yok, şu an için kendimce yazıyorum. okuyorsanız ve kim olduğumu merak edip bu sayfaya geldiyseniz teşekkür ederim.

Caferli Köyünü duydunuz mu ?

Şirin bir Ege Köyü Şirin olmasının yanında en önemlisi inanılmaz bir özveri ve gönül adanmış bir proje.Caferli Köyü...

Halfeti efsaneleri