fbpx
İzmir 'de gün batımları aşk saatidir, durulma , her şeyi unutma saatidir, bir nevi trans hali :)  Bir İzmir'linin haftası nasıl geçerse geçsin cuması mutlaka böyle geçer.... Cuma akşam midyesiz olmaz , akşam üstü gün batımında Kordon'da sakinleşip, cumartesi Çeşme'ye ,Ayvalık'a yol planları yapılır... hafta sonunu ise hiç anlatmayacağım bile, sonra tüm İstanbul'luların gözü kalıyor ... ve tabi ki müzik, kırmızı gün batımlarına...
bazen daralırsın ve kaçmak istersin herşeyden , herkesten.... işte tam da o ''bazen'' deyim.... uzun süre kimseyle konuşmayacağım bir yer olmalı, hatta dilini bilmediğim bir deniz kıyısı en güzeli , çünki ben konuşmadan duramam ....dilini bilmediğim bir ülke de böylece susmayı öğrenirim, konuşan uvuzlarım dinlenir . sıcak olmalı ama daraltmayanından, öğlen güneş altında buz gibi biramı içerken uykuya dalmalıyım, tam en güzel...
Bir gün bir şey oldu ve ben özgürlüğüme kavuştum... Tam 11 yıl 8aylik bir alışkanlıktan , bir agustos gunu kurtuldum... Artık pazarın tadı damağımda kalarak ,pazartesileri kafama takmıyorum, gece yarın sabah ne giysem acaba diye düşünmüyorum... Bunun gibi bir sürü çok şükürlerim var.... Bir gün gelir ve yol biter... Hayatın bir sürü caprasik yollardan oluşarak kendi yolunu bulduğunu varsayarsak, Hürriyet icin girdiğim yol bitti... Simdi...
Son günlerde yaşadıklarımızdan yola çıkarak aklımı deşen bir sorum var ; 'Kötülük edene cezasını, kötülükle vermek bizim eylemimizi İYİ yapar mı? yada kötülüğe karşılık ,kötülükle cevap verene İYİ der miyiz?'' Bir kaç ay önce ''Kış uykusu''nda böyle bir replik vardı.... ama şimdi o repliği yaşıyorum... Son 1 haftadır sosyal medyaya bakıyorum , herkes delirmiş durumda ... şişeyle makat ilişkileri, koğuş hanımlığı... vesaire hiç duymadığımız...
hava yağmurluysa, yanmışsındır .... şimdi kendini dinleme ve yüzleşme vaktidir .... mazoşist bir huzur kaplar içini ..... soğuk, ıslanma ,gibi kaygıları yoksa   insan dalar uzaklara... hesap, kitap tüm koşturmaca içinde çekmeceye kaldırdıkları ,o çekmecelerde  örttükleri çıkar ortaya ..... ne çıkarımlara varır , ne sonuçlara ulaşır kendi bile şaşırır .... yağmurlu havada ne yapılır ki ?  sorusunun cevabını galiba felseficiler iyi biliyor... düşünüyorsun...her şey bir kenarda kalıyor ... o nasıl...
Bugünlerde en çok 2 şeye çok sinirleniyorum ... 1- evlenenlere  2- hamilelere  Neden herkes bir anda evleniyor ben anlamıyorum...  Zaten 2-3 yıla ayrılıyorlar ,  Boşanma oranının bu kadar arttığı bir dönemde neden don kişot gibi yel değirmenleri ile savaşmayı seçiyorlar ... bir sürü masraf yapıp aileleri mutlu olsun diye tanımadıkları insanlara düğün eğlencesi yapıyorlar , bilmem ne teyzelerin oğlunu da çağıralım geyikleri arasında kahroluyorlar ...  sonra...
Size de oluyor eminim, bir seyden vazgecip sırtını dönüp baska bir güzergaha  yol alıyorsun , sonra o yolda bir sey oluyor, bir anda aslında kafanda kırıntıların kaldığını farkediyorsun, tıpkı cok açıkıp soluksuz yediğin bir yemeğin sonunda koynuna kacan ekmek kırıntıları gibi batıyor. .... Icinden demedigin kalmıyor, sevgili hafızam biz  geçtik o faslı  niye bunu yapıyorsun? Akıl yarım hiç bir şeyi bir...
şimdi göç zamanı Eski ve atmaya kıyamadığım kötü anıları çöpe atma zamanı... ''ama şirin''  deyip atamadığım o sevimli bibloyu şimdi başka eve ziyarete yollama zamanı ... şimdi yeni bir evde, yeni enerjilerle ve sahiplerle buluşma zamanı .... benim evimdeki enerjisi tükendi bitti... yıllardır kullanılmayan tabak bardakları da kullanacak insanlara yollama zamanı... daha minimal , daha kendim olduğum, yepyeni bir yaşam alanına geçme zamanı.... biriktirdiğim ışığı yansıtma zamanı...
Ben çok daraldım anama gidiyorum... her gün tek başıma acaba bugün ne yesem diye düşünürken pratik karbonhidratlara sarıldım ve sonuç ; arka orta uzuvlarım gitgide büyüyor ,.... yakında Latif Demirci karikatürlerindeki Güllü gibi olucam ... oysa o kadar uğraşmıştım deli gibi km'lerce yürüyüşler detokslar, ve tanrı dedi ki sen uğraş dur o giden yağlar bir depresyona bakar... anlamadığım şey ise alemin kızı...
Bir sürü kaos olurken suskun kalmak galiba umur çıtamızla alakalı ..... (tabi bunu erişkin insan evladı ancak  ;   neden sesimi çıkarmıyorum ki?  neden hırlamıyorum ki ?....diye kendi kendine konuşarak  geçirdiği,  kendini sorguladığı zamanlardan sonra farkediyor) Farkındalıklarımız bizi rahatlatıyor , ve bunu böyle zamanlardan sonra keşfettim, rahat mıyım ? hemde nasıl:) ve en büyük keyifmiş kaosun içinde sukunetini korumak..... bu kaosun karşı  kıyısının   egoları ile...
Bazen atarlı yazılar yazıyorum, çokça yiyorum, genelde geziyorum çünkü bir yerde sabit kalmayı sevmiyorum, hayatın biriktirdikçe çoğaldığına güzelleştiğine inananlardanım. O kadar büyük cümlelerim yok, şu an için kendimce yazıyorum. okuyorsanız ve kim olduğumu merak edip bu sayfaya geldiyseniz teşekkür ederim.

Caferli Köyünü duydunuz mu ?

Şirin bir Ege Köyü Şirin olmasının yanında en önemlisi inanılmaz bir özveri ve gönül adanmış bir proje.Caferli Köyü...

Halfeti efsaneleri