blank

Klasik sosyal medya ağlanmaları part bilmem kaç….







Son yıllarda o kadar çok telefonla konuşuyoruz ki….

Fikir yürütüp , sonuca varabileceğimiz en ufak konuda bile hemen telefon edip danışıyoruz, sorumluluk almayıp,   insiyatif kullanmayıp,  ota boka telefona sarılıyoruz…bildiğiniz telefon yüzsüzüyüz….

sonra mesai  bittiğinde, akşam olduğunda /hafta sonlarında  telefona bakmak istemiyoruz, kimseyle konuşmak istemiyoruz, 


o zaman ekran izlemeye başlıyoruz, Özledim dediğimiz insanların profillerine bakıyoruz,” tamam iyiymiş, buradaymış, mutlu görünüyor, aşık olmuş galiba , böyle bir şarkı paylaşmış, paylaşımlarından anladığım kadarıyla ayrıldınız, yada son zamanlarda depresyonda mısın gibi kendimizce teoriler üretiyoruz….



oysa ki sesini duymak istedim kadar içten bir telefon konuşması olamaz….. 

Merak ettiğimiz insanlarla iletişim kurmamız gerek …..ama onu atlıyoruz, senin onun nasıl olduğunu bir ekrandan görüyor olman iletişim için yetmiyor ki, tıpkı google üzerinden İtalya’yı araştırıp gitmeye gerek duymaman gibi…..paylaşmadığın, dokunmadığın, gitmediğin hiç bir yer ,hiç bir insan senin değil ki …. 

sanal yanılgılarla hayat bitiriyoruz….. 



hepimiz sosyal görünen asosyalleriz …..

tıpkı mimarlık okumuş ama hiç bir yapıya imza atmamış, baba parası yiyenler mimar gibiyiz. 

Konular hakkında öyle bölük pörçük bilgilerimiz var ki…. yarımlarla azlarla gördüklerimizi , tamamlıyoruz zihnimizde ve bilmediklerimizi çok biliyoruz ….

Pratik denildiğinde saçmalıyoruz…

aman neyse nasıl dertlendiysem böyle , bana müsade telefonsuz, gerçek iletişimlerin içinde, yüzyüze , dokunduğunuz, duyduğunuz gerçek , tattığınız gerçek hafta sonları dilerim…

İhaydi hoşkalın ….